Makaleler
 
MUTLULUKLA 'ARKADAŞ' OLMAK
 
 
Kim derdi ki, Jean Paul Sartre’ın meşhur ‘cehennem başkalarıdır’ lafının üzerine, bir araştırma yapılsın ve başkaları ‘cennet’ çıksın?

Nicholas Christakis ve James Fowler, beyindeki mutluluk ışıklanmalarını MRI sistemiyle ölçerek, başkalarının bizim için ne ifade ettiğini ölçmeye kalkıştıklarında, beklenmedik bir sonuca vardılar. Bizi mutlu eden -hazır mısınız?- başkalarının mutluluğu! Peki kim bu başkaları? Bize sigarayı bıraktıran, hayatımızın aşkıyla tanıştıran, obez yapan, sağlıklı yapan, mutlu eden bu insanlar kim? Arkadaşlarımız, arkadaşlarımızın arkadaşları ve de arkadaşlarımızın arkadaşlarının arkadaşları! Hiç tanımasak bile!

Farkında olarak ya da olmayarak girdiğimiz ve parçası olduğumuz sosyal ağ, her şeyimizi belirliyor. O sosyal ağın kimlerden oluştuğu, kaç kişi olduğu ve bizim bu ağın neresinde durduğumuzun hayati önemi var. Ne kadar çok arkadaşın varsa, mutlu olma ihtimalin o kadar yüksek. Bu arkadaşlar ve onların arkadaşları ne kadar mutluysa, mutlu olma ihtimalin yine yüksek. Arkadaşlarının birbirini tanıması da iyi. Bu seni sosyal ağda orta noktalara getiriyor.

Kısaca: Çok arkadaşın olsun ve o insanlar mutlu olsun ve mutlu insanlarla arkadaşlık etsin.

Arkadaşın ‘yalnız’ biriyse, senin de yalnız olma ihtimalini yüzde 52 artırıyor. Arkadaşının arkadaşı yalnızsa, senin yalnızlık ihtimalin yüzde 25, arkadaşının arkadaşının arkadaşı yalnızsa, bu ihtimal yüzde 15!

Yalnızlık da, sağlık da, zenginlik de, mutluluk da bulaşıcı. Duygular bulaşıcı.

Bu araştırmayı okurken, duyguları kokuya benzettim. Ve bana inanması güç gelen bu uzak etkileşimleri anlayabilmek için, görsel bir resim uydurdum. Bütün tanıdıklarım ve onların tanıdıklarıyla bir odada olduğumu ve duyguların da kokulara benzediğini düşündüm. Herkese yayılıyorlar! Birinin mutsuzluğu herkesin mutsuzluğu oluveriyor. Tıpkı bir sürüdeki hayvanlar gibi, birinin yön değiştirmesiyle hepsi o yöne gidiyor. Delice bir bağ var aramızda. Bu bağa kadeh kaldırıyorum, saygı duruşuna geçiyorum.

İki insan konuşurken, birbirlerinin surat ifadelerini taklit etmeye başlıyormuş. Karşımızdaki gülüyorsa, gayri ihtiyari gülüyoruz, ağlıyorsa üzülüyoruz. ‘Ayna etkisi’ diyorlar buna. Gülen birine geri gülüyorsun. Ve beyne kaslardan şu mesaj gidiyor: güldü. Beyin de hemen onun hormonunu salgılıyor: mutluluk! Hep tersi sanırdık di mi? Böyle bir otoyol da varmış yani, kaslardan beyine tek yön giden. Kalbin kırıksa, gülmeyi bir denemekte fayda var.

Tanıdığın her mutlu insan mutluluğunu yüzde artırırken, her mutsuz insan yüzde 7 azaltıyor.

Bilmiyorum bu yüzdelerle, bu kadar çok başkalarıyla napılır... Ben ilk iş, arkadaşlarımın ağını çizip, basit ve kabaca bir ve kondurucam isimlerinin yanına. Bakalım durum ne? Bakalım mahremiyetine yastığa sarılır gibi sarılan ben, sosyalin ağına kendimi ne kadar bırakmışım?
Arkadaşımın arkadaşının arkadaşı kimdir benim sahi?
 
Yazan : Nil Karaibrahimgil
Kaynak : www.hurriyet.com.tr


 
HAYAL EDEREK BAŞARIYA ULAŞTI
 
 
Uni markasıyla ihracat yaptığı 52 ülkeden 8’inde pazar lideri olan Ataman İlaç’ın kurucusu Ataman Özbay başarısının sırrını hayal etmeye borçlu. Çalışmaya 7 yaşında başlayan Özbay bugün 67 yaşında. Ve hala sabahları 4’te uyanıp yapacaklarını kafasında canlandırıyor.

Ataman İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Özbay yaptığı işleri heyecanla anlatıyor. İlkokula giderken matbaada çalışmaya başlamış. İlk girişimciliğini de o yıllarda göstermiş. Artık kağıtlardan defter yapıp esnafa satmış. İşler öyle gitmiş ki ustasından daha fazla kazanmaya başlamış. O yılları şöyle anlatıyor...

Sene 1953. Matbaada işler kesilir, bu işlerden artık kağıtlar kalırdı. Onları ben alıp zımbayla, elle dikip delikler açtım. Defter haline getirdim, üstüne kap geçirdim, çiviyle diktim. O zamanlarda bütün lokantalar gazete kağıdının üzerine hesap yapardı. Defter, bloknot yoktu. Türkiye’de ilk bloknotu ben icat ettim.Türkiye’de lokantalara satmaya başladım. Matbaada haftada 10 TL alıyorsam o defterden 100 TL kazanmaya başladım. Matbaada giyotin denilen bıçak vardır. O bıçağı İstanbul’a getirip götürürken gördüm ki artık, kâğıt dükkânı var. Cağaloğlu’ndan aldım kâğıtları, İzmit’e matbaaya... Bloknot işi büyüdü, yanımda eleman çalıştırmaya başladım.

Kaç yaşındaydınız?
11, 12 yaşındaydım ondan sonra iyi bir tüccar oldum. Bu sefer Adapazarı, Gölcük, Pendik... Oralarda bloknot satmaya başladım. Ustamdan daha çok para kazanıyordum.

Eczacılık yapmaya nasıl karar verdiniz?
Ailemde herkes matbaacı, gazeteci. Ben gazeteci olacağım diye bakıyordum kendime, doktor bir ağabeyimiz vardı. O dedi ki ‘eczacılıkta çok iyi para var. Ben doktorum, muayenehanede duruyorum para kazanıyorum ama eczacı işe gelmeden de para kazanıyor’ dedi. O zaman eczacılık iyi dedim. Lise talebesiyim ama üniversitede okuyacak param da yoktu. Bir gün Matematik hocam bana “Alime Hanım diye biri var, o seni okutacak” dedi. Nur içinde yatsın, onun sayesinde eczacılığa girdim. Şimdi fabrikanın her kapısında Alime Hanım yazıyor.

Üniversiteye param yoktu Alime Hanım okuttu
Okul bitikten sonra Alime Hanım ile görüştünüz mü?
Bana her ay parayı muntazaman verirdi Allah razı olsun, hiçbir şey hiçbir karşılık istemedi. Ben de bütün iyilikleri karşılıksız yaparım. O da bana çok büyük bir başarı getirdi.

Peki üniversite hayatınız nasıl geçti?
Üniversiteye başladım, sene 1963. Sirkeci’de bir otelin çatı katında kalmaya başladım. Fazladan harcama yapacak para yok pul yok ancak okula gidip geliyorum. Elimden geldiği kadar geçinmek için para biriktirdim. Bir gömlek almak için 30 gün para biriktirirdim, 30 gün içinde gömlek satılmazsa alırdım. Şimdiki hale bak, o zamanki hale bak. Otelde Bedri diye bir çocuk var, kulakları çınlasın. O akşam olunca oteldeki çay müşterilerine bakardı bana da avanta çay verirdi. Ondan sonra beraber menemen yapardık. 1 sene sonunda bir akşam o çok hastalandı. Kaloriferler yanmıyor. Nasıl kar dışarısı tarif edemem. O zaman otelde kalorifer olduğu için otelde az battaniye var. Bedri de tir tir titriyor eli ayağı tutmuyor. Ben bu sefer söylemesi ayıp bütün üstümü çıkarttım bir don bir fanila, kalorifer dairesine geçtim. Kalorifer kömürlü, üstüm başım simsiyah oldu. Neyse kaloriferler yanmaya başladı. Odama çıktım, geceleyin saat 2’de kapı çaldı, bir baktım patronun oğlu. “Ne bu vaziyet” dedi, bağırdı. Ben olan biteni anlatınca “bu otelde bundan böyle bedava kalacaksın, artık kardeşimsin” dedi. Bu olay benim hayatımın yüzde 60’ını değiştirdi.

Nasıl değiştirdi?
Otel sahiplerinin Adalar’da evleri vardı. İstanbul’un sosyetesiydiler. Yemekleri olurdu, beni alırlardı evlatları gibi yemeğe götürürlerdi. Bıçakla yumurta yemeyi onlardan öğrendim. Sosyal çevre yaptılar bana.

Gazete satıp kekemeliğimi yendim
İş hayatına başlarken sıkıntı çektiniz mi?
Benim ilk iş hayatım başladığında kekemeydim, bayağı kekemeydim. Okulda çok sıkıntı çektim. Kekemeliğimi yenmek için gazete satıcılığı yaptım, lise sona kadar. Hiç utanmadım, çekinmedim. Bu bana büyük bir mücadele gücü verdi. O kekemeliği yendim.

Üniversiteden sonra ne yaptınız?
Eczane açtım. Eczanemde çocukları tavlamak için Tahtakale’den balon alıp üzerlerine lastik mühür ile işte geçmiş olsun, iyi günler filan yazdım. Sonra ikinci eczaneyi açtım. Sabah 4’te kalkardık hanımla, bir otobüsü ilaç doldururduk, beraber İstanbul’a gelirdik çünkü az yolcu vardı. Durmadım, matbaacılığı biliyorum ya matbaa açtım gazete çıkardım, günlük. O işten çok para kazandım.

HER ŞEYİ SATIP İSTANBUL’A TAŞINDIK
Hayattaki bir ezikliğim de kekeme olduğum için lisanımın olmamasıydı. Çocuklarım lisanla yetişsin diye 1 ay içersinde karar verdik hanımla İstanbul’a gelmeye. Fabrikamı, matbaamı, ezcaneyi, her şeyimi sattım. Hayrabolu’dan İstanbul’a geldim. Sirkeci’de eczane açtım. Ondan sonra boş duracak halim yoktu. Hemen bir işe başlamam lazımdı, toptancılığa başladım. Türkiye’de ilk defa peşin paralı alışveriş yapan ıtriyat deposu açtım. Türkiye’nin en büyük ıtriyat deposu oldu 200 kişi çalışıyordu. 4 yıl bu işi yaptım. Bütün Türkiye’deki toptancılar muhitini tanırım. Eczacıbaşı’nın yemeği olurdu tatile götürürlerdi. Toptancıları tanımam, yapacağım iş için bütün Türkiye’yi tanıma imkanı verdi.

Islak mendil işi nasıl oldu?
Türkiye’de ıslak mendil hiç yoktu. Yağ fabrikası ve matbaacılıkta edindiğim tecrübemle bu işi becerdik. Eşimin de büyük katkısı oldu. Yemediğimizi, içmediğimizi, kullanmadığımızı müşteriye vermeyiz. Kendimiz inanmadığımız hiçbir şeyi müşteriye sunmayız. Bundan sonra Allah yürü ya kulum dedi. 130 çeşit ürün yapıyoruz. Her sene 4-5 tane yeni ürün çıkarıyoruz.

Çocuklarınız sizin gibi girişimci mi?
Girişimciler ama baba olmam önlerinde bir engel, bir noktada bunu aşmaya çalışıyorum çünkü çocuklarıma büyük hürriyet veriyorum yani istedikleri serbestlikleri var.

Sizin sırrrınız ne?
Şu işi yapacağım dediğim vakit kendimi ona odaklarım, başka bir şey düşünmem. Bir de sevgi ve saygı, ailemden çok sevgi gördüm, özellikle annemden. Nur içinde yatsın o sevgi ve saygı bana çok şey kazandırdı. İşime de çok sevgi gösteririm.

SERVETİMİ DÖKÜP EN İYİ FABRİKAYI KURACAĞIM
İş hayatında hiç hatanız oldu mu?
Fabrika açtım ortak, hayatımın en büyük hatasını yaptım. Nedeni ise benim girişimcilik ruhum benim ilerleme gücüm onlarda yoktu. Onlar toprak ağası gibi para kazanalım derlerdi bir de insan kıymeti bilmezlerdi. Ben çalıştığım insana ortağım gibi değil kendi evladım gibi davranırım, onların iyi gününde kötü gününde hep yanlarındayımdır. 20 senelik en aşağı 10-15 kişi var.
Peki yeni hedefler?

Şimdi fabrikayı taşıyorum. Dünyanın en iyi ıslak mendil fabrikasını yapacağım. Servetimi dökeceğim ama dünyanın en iyi ıslak mendil fabrikasını yapacağım, Allah kısmet ederse. Bir hayalim de otel açmak.

HEYECAN YOKSA İŞ OLMAZ
Şimdi hayal ettiğiniz yerde misiniz?
Daha yapacak çok işimiz var. Hayal olmazsa insanda hiçbir şey olmaz. Bugün 67 yaşındayım. Fabrikaya gideceğim için heyecan duyuyorum. Heyecan olmayınca o insandan hiçbir şey olmaz. Ben geceleyin 4’ten sonra uyumam, sabah işe gidene kadar hayal kurarım. Başarımın sırrı yapacaklarımı kafamda canlandırmak. Bir de muhakeme yaparım. Akşam eve gidince, bugün ne yaptım ne faydam oldu, ne zararım oldu, düşünürüm.

Gençlere ne tavsiyeniz var mı ?
Girdikleri işte sabırlı olmaları, hayattı ve insanları sevmeleri benim prensibim budur. İşini çok seveceksin sevmeyeceksen yapmayacaksın. Sevdiğin işi yapacaksın, benim çocuklarım yanımda çalışıyorlar bu işi severek yapıyorlar. Sevmiyorlarsa vallahi yapmasınlar.
Yazan : Asuman Korugan
Kaynak : www.yenibiris.com


DUYGULARINIZI İHMAL ETMEYİN
 
 
Duygusal sağlığınız elbette ki en az fiziksel sağlığınız kadar önemli ve korumak da sizin elinizde. Değiştireceğiniz ve birkaç gündelik alışkanlığınızla daha güçlü ve dirençli bir duygusal sağlığınız olabilir.

Sosyal çevrenizi genişletin

İlk adım olarak daha duyarlı bir arkadaş olmaya gayret edin. Sevdiklerinizle daha çok vakit geçirin. Sosyal çevrenizi genişletmek için ilgi alanlarınızla uyuşan kulüp ve derneklere üye olmayı deneyin.

Limitlerinizi bilin

Stresi tamamen ortadan kaldırmak günümüz şartlarıyla pek mümkün değildir. Ancak kendi limitleriniz belirleyerek ve buna göre hareket ederek daha kontrollü bir hayat geçirebilirsiniz. Kendinize özel bir liste çıkararak ilk adı atabilirsiniz. Yapmak zorunda olduklarınız, yapmak istedikleriniz ve yapmak istemediklerinizin madde madde yer aldığı bir liste hazırlayın. Listedeki maddelerin yanına önem derecelerine göre evet veya hayır şeklinde notlar düşün. Bu sayede hem zamanınızı daha iyi kontol edecek hem de bir nebze de olsa stresini azaltmış olacaksınız.

Nefesinizi kontrol edin

Yoga ve diğer rahatlama tekniklerinin anksiyete ve yüksek tansiyon gibi rahatsızların önüne geçebildiği biliniyor. Siz de diyafragmatik nefes ile stresinizi kontrol altında tutabilirsiniz. Derin bir nefes alın ve dört saniye boyunca tutun, ardından nefesinizi yavaş verin. Bu günü içinde pekçok kez tekrarlayın.

Kendinizi zorlamayın

Mükemmeliyetçilik, anksiyete ve depresyonun başlıca sebepleri arasında yer almakta. Yaptığınız işlerde elinizden gelenin en iyisi yapmak için çabalayın ancak mükemmel olana ulaşmak için önünüze sürekli hedefler koymak sizi daha mutsuz bir insan haline getirebilir.

Başkaları için de çabalayın

Başka bir insana yardım etmek bir bakıma kendinize de yardım etmektir. Zorda olan bir insana yardımcı olmak ve sonucunda o kişinin takdirini kazanmak size daha sağlıklı bir ruh hali kazandıracaktır.

 
Kaynak : www.milliyet.com.tr


 
'İÇİMİZDEKİ SESLERLE' BAŞ ETME YOLLARI
 
 
Danışan: “Yaşasın yaz geliyor, güneş açıyor, tatil yaklaşıyor, artık daha iyi hissederim” diye hayal ederken hiçbir şey değişmiyor, hatta gerginliğim artıyor. Hele geçtiğimiz hafta çok zor geçti.
Dr. Başak: Sizi sıkan bir şeyler oldu anlaşılan.

Danışan: İşyerimde geçen hafta aksilikler oldu. Yetiştirmem gereken bir iş var, onunla ilgili sorunlar yaşadım. Aslında benim suçum değil, başka bölümdeki arkadaşlar işlerini zamanında teslim etmeyince benimki de gecikecek. O kadar gerildim ve bunaldım ki canım evden dışarı çıkıp işe gitmek istemedi, bütün gün TV seyredip her şeyi unutmak istedim. Arkadaşlarımı, ailemi bile görmek istemedim.
Dr. Başak: Neden bu kadar kötü hissettiğinizi tam olarak anlamak istiyorum, aldığınız işi zamanında yetiştiremeyecek misiniz?

Danışan: Evet. Rezil oldum yani.
Dr. Başak: Duygularınıza biraz daha odaklanalım. Şimdi anlatırken neler hissediyorsunuz?

Danışan: Utanç, hayal kırıklığı, kızgınlık, bıkkınlık ve sonununda kocaman mutsuzluk...
Dr. Başak: Bu kadar yoğun olumsuz duygular yaşarken evden çıkmak, kimseyle görüşmek istememeniz çok doğal. Duygularımız davranışlarımızı etkiler. Bu duygulardan en çok hangisi sizi rahatsız ediyor, hangisini azaltmak isterdiniz?

Danışan: Utanç galiba. Utancım azalırsa mutsuzluğum da azalır gibi geliyor.
Dr. Başak: Öyleyse önce utanç duygusu üzerine çalışacağız. Aklımızdan bir düşünce geçmeden, bir duygu yaşayamayacağımızdan bahsetmiştim. Bu nedenle içimizdeki seslere kulak vermeye çalışacağız.
Danışan: Rezil olduğumu hissediyorum.

Dr. Başak: Aslında ‘rezil olduğunuzu’ düşünüyorsunuz ve bu nedenle de utanç hissediyorsunuz. Önce düşünce gelir sonra duygu. Bunu bir örnekle daha iyi açıklayabilirim. Trafikte sıkışmış kalmış iki kişi hayal edin. Birincisi kendini çaresiz, kızgın ve mutsuz hissediyor ve içinden ‘Nefret ediyorum bu trafikten, keşke başka bir işim olsaydı, neden başka insanlar gibi şanslı değilim’ gibi konuşmalar geçiriyor.

Danışan: Ben de trafikte sıkışıp kalınca kendime buna benzer şeyler söylerim.
Dr. Başak: Böyle şeyler söyleyince siz neler hissediyorsunuz?
Danışan: Kızgınlık ve bıkkınlık.

Dr. Başak: Şimdi trafikteki ikinci kişiyi düşünelim. Onun içindeki seslerse şöyle diyor; “Bu trafikte orta yerimden çatlasam da bir şey yapamayacağıma göre en iyisi kendim için bir şeyler yapayım, mesela uzun zamandır dinleme fırsatını bulamadığım CD’mi dinleyebilirim veya 10 kere derin nefes alarak gevşemeye çalışabilirim.” Bu kişi nasıl hissediyordur?
Danışan: Oooh, belli ki bu kişi gevşemeye hazır zaten. İçinden de öyle diyorsa çok iyi hissediyordur.

Dr. Başak: İki kişinin içinde bulunduğu durum birbiriyle tıpatıp aynıyken nasıl oluyor da ikisi de ayrı hissediyor?
Danışan: Karakterleri farklıdır.

Dr. Başak: Olabilir ama durumla ilgili düşüncelerimizi sadece karakterimizin şekillendirdiğini düşünürsek, karakterimizin de değişmeyeceğine inanarak, kendimizi bu şekilde olumsuz düşünmeye ve hissetmeye mahkum etmiş oluruz. Oysa düşüncelerimizin şekil almasını etkileyen bir çok etken var; küçüklükten beri gelen alışkanlıklarımız, öğrendiklerimiz, inançlarımız, hayata bakış açımız. Bu düşünceler daha sonra ‘iç sesler veya otomatik düşünceler’ olarak duygularımızın ve davranışlarımızın yönünü belirliyor.
Danışan: Yani ‘insanın karakteri aynı kalsa da düşünceleri değişebilir’ demek istiyorsunuz.

Dr. Başak: Değiştirmek istediğiniz her şeyi değiştirebilir, geliştirebilirsiniz. Düşüncelerimizi değiştirebilirsek duygularımız da değişir ve dolayısıyla davranışlarımız da.
Danışan: Kimse mutsuz olmak istemez. Yani ben de o trafikteki ikinci kişi gibi rahat olmak isterdim ama ben bunun bir yapı meselesi olduğunu sanıyordum doğrusu.

Dr. Başak: Çoğu kimse sizin gibi düşünüyor, çünkü düşünceler o kadar hızlı ve otomatik geçiyor ki farkına bile varmıyoruz. Duygularımızın aklımızdan geçen düşünceler neticesinde ortaya çıktığını kabul etmek çok kolay değil. Çünkü duygularımız için çoğunlukla başkalarını, durumları veya olayları suçlamaya alışmışız. Oysa duygularımızdan sadece kendi düşüncelerimiz ve iç diyaloglarımız sorumlu.
Danışan: Düşüncelerle duyguları ayırt etmek lazım öyleyse, bu da çok kolay olmayabilir.

Dr. Başak: Aklınızdan geçen seslere, iç diyaloglara kulak verdiğinizde düşüncelerinizin farkına varmış olursunuz. Şimdi sizin iç seslerinize dönelim. Biraz önce en çok ‘utanç’ duyduğunuzu söylemiştiniz. Utanç hissini yaşıyor olmanız için mutlaka iç sesleriniz size bir şeyler söylüyordur. Şimdi işyerinizdeki durumu tekrar düşünün ve bu seslere dikkatinizi verin, neler duyuyorsunuz?
Danışan: “Beceremedin, beceriksizin tekisin, bir daha kimse sana güvenmeyecek, rezil olacaksın” gibi sesler.

Dr. Başak: Bu cümleleri tek tek yazmanızı isteyeceğim. Şimdi bu düşüncelerin ne kadar doğru olup olmadığını test etmemiz lazım. Çünkü bazen farkına varmadan kendi kendimize söylediğimiz sözler çok da rasyonel olmayabilir. Bir tanesini ele alalım. “Beceriksizin tekisin”, bunu yazalım ve şimdi bu cümleyle ilgili sorularıma cevap vermenizi isteyeceğim. Beceriksiz olduğunuz her zaman doğru mu?
Danışan: Yok, her zaman değil neyseki, aslında genelde becerikli olduğum söylenir.

Dr. Başak: Geçmişte doğru muydu?
Danışan: Doğru olduğunu söylersem haksızlık yapmış olurum.
Dr. Başak: Öyleyse bütün resme baktığınızda ne görüyorsunuz?
Danışan: Yetiştirememiş olmam benim için bir doğal olarak bir gerginlik yaratacak ama aslında bu benim ne geçmişte ne de şimdi beceriksiz olduğumun kanıtı.

Dr. Başak: Böyle düşündüğünüzde ne hissediyorsunuz?
Danışan: İçimdeki sesler biraz sakinleşti. Yani ‘beceriksizsin’ diyen sese aslında rasyonel bir şekilde cevap vermiş oldum. Kendime kızgınlığım da daha az.

Dr. Başak: Öyleyse bundan sonra, olumsuz bir duygu hissettiğinizde hemen içinizdeki seslere kulak verin. Neler diyorlar? Sonra duyduklarınızın doğruluğunu araştırın. Bu yöntemi başarabildiğinizde bir çok olumsuz duyguyla başetmeyi de öğrenmiş olacaksınız.

 
Yazan : Başak Demiriz
Kaynak : www.milliyet.com.tr


 
BAŞARI ÜZERİNE SÖYLENMİŞ EN GÜZEL SÖZLER!
 
 

Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceğinizi yapın. Theodore Roosevelt
İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır. Jean Paul Sartre
İnsanın yaşam düzeyini bilinçli bir çabayla yükseltme konusundaki tartışma götürmez yeteneğinden daha cesaret verici bir gerçek bilmiyorum. Henry Davıd Thureau
Başarı bir yolculuktur, bir varış noktası değil. Ben Sweetland
Ahlak konusunda en önemli dersler kitaplardan değil, yaşanan deneyimlerden alınır. Mark Twaın
Deneyim düşüncenin, düşünce ise eylemin çocuğudur. B. Dısraelı
İnsanlar öğrenme dürtüsüyle doğarlar. Öğrenmeye karşı merak ve bundan duyulan zevk insanın doğasında vardır. Bunlar bebeklikten başlayarak zamanla yok edilir. W.E.Demıng
Coşku, zekadan daha önemlidir. Albert Eınsteın
Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur. Ziya Gökalp
Başarının sırlarından biri, geçici başarısızlıkların bizi yenmesine izin vermemektir. Mark Kay
Yapabildiğimiz herşeyi yapsaydık, buna kendimiz bile şaşardık. Thomas Edison
Başkaları için duyduğun kaygı, kendin için duyduğun kaygıların önüne geçtiği zaman olgunlaşmışsın demektir. John Mac Noughton
Zenginlik ve güzellikle birlikte bulunan ihtişam geçicidir ve kolay zedelenebilir. Erdemse muhteşem ve ölümsüz bir servettir. Sallust
Başkaları yararına iyi bir şey yapmak görev değil, zevktir. Çünkü sizin sağlık ve mutluluğunuzu artırır. Zoroaster
Bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğimdir. Sokrates
Engeller beni durduramaz, her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir. Leonardo da Vinci
Üstelemek başarının temel unsurudur. Kapıyı yeterince uzun süre ve yüksek sesle çalarsanız, birilerini uyandıracagınızdan emin olabilirsiniz. Henry Wadsworth Longfellow
Bir kitap bir aynadır. Ona bir eşek bakacak olursa karşısında elbette bir evliya görmez. Goergo C.Lıchtenberg
Öykü sözcüğünün kökeni depo kelimesidir. Bu nedenle öykülerin birer depo oldukları söylenebilir. Şeyler öykünün içinde saklanırlar ve bu şeyler anlamdır. Mıchael Meade
Çömez yakınıyormuş: "Bize öyküler anlatıyorsun ama anlamlarını açmıyorsun." Usta yanıt vermiş: "Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?" Paul Brunton
Oğlum, bütün hayatımı kolların ve ayakların belirlemeyecek. Hayatına asıl yön verecek olan beynin ve kalbindir. Bir şeyi gerçekten istiyorsan, bütün engelleri yenip ona ulaşabilirsin. Shelton Skelton
Dünyanın acı ile dolu olduğu doğrudur ama bir çok insan da bunun üstesinden gelmektedir. Helen Keller
Büyük düşler kuranlar düşlerini gerçekleştirmez, aşarlar. Alfred Lord Whıtehead
Arzu varsa çözümde vardır. Anonim
Olumsuz düşünceleri zihinsel canavarlar halini almadan önce yok edin. Anonim
Sizi korkutan her deyim size güç, cesaret ve güven kazandırır. Kendinize "Ben bu dehşeti yaşadım. Bundan sonra gelecek şeylere hazırım" dersiniz. Eleanor Roosevelt
Kimi insanlar yaşamımıza girer ve çıkarlar. Kimileride bir süre yaşamamızda kalır ve kalbimizde ayak izlerini bırakırlar, o zaman bir daha asla aynı insan olamayız. Anonim
İnsanın ruhu felç olmaz. Soluk alabiliyorsanız, düş de kurabilirsiniz. Tavuk suyuna çorba
Yeterince sevginiz varsa dünyada ki en mutlu ve en güçlü insan olursunuz. DR. Emmet Fox
Hata değil çare bulun. Henry Ford
Annem Help, "Herkesin kaderini kendisinin çizdiğine inanırım. Yaradanın sana verdiğiyle en iyisini yapmalısın" derdi. Forrest Gump Filminden
Düş kurmak değil, bir düşe sahip olmamak budalalıktır. Clıff Clavın, Cheers
Başkalarına yardımcı olmak için elinize her zaman büyük fırsatlar geçmez, ama küçük fırsatlar hergün çıkar. Sally Koch
Deneyim: En acımasız öğretmen odur. Fakat en iyi öğretmen de odur. C.S. Lewıs
Düşünceli olun, çünkü karşılaştığınız herkes inanın en az sizin kadar zorlu bir mücadele veriyor. Plato
"Sana bütün bunları kim öğretti, Doktor?" Yanıt anında geldi. "Acı çekmek." Albert Camus, Veba
İnsan yaşamanın amacı başkalarına hizmet etmek, şefkat göstermek ve yardımcı olmayı istemektir. DR. Albert Schweıtzer
Kendinizi tanıyıp ifade etmek onu inkar etmekten çok daha kolaydır ve başarırsanız lidelikte ödüllendirilirsiniz. Warren Bennıs
Bir değişim, bze gelişme fırsatını sağlayacak olan bir sonraki değişime yol açar. Vıvıen Buchen
Başarıya ulaşıp sıcrama yapan bireyler, aynı zamanda değişimin ustaları olacaklardır. R. Kanter
Başkası düştü mü, "çürük tahtaya basmasaydı" deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük çıkmasından şikayet ederiz. Cenap Şehabettin
Dünyada bir çok kabiliyetli kişiler, küçük bir cesaret sahibi olmadıkları için kaybolurlar. Sydney Smıth
Durmak ölüm, taklit uşaklıktır, çalışmak ve yetişmek ise hayat ve hürriyettir. L.Y. Rauke
Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz. Cladue Bernard
Mevcut bilgi birikimimizle öyle sorunlar yaratırız ki aynı birikimimiz bu sorunları çözmemize yetmez. A. Eınsteın
Bilgi, tek başına ekonomik bir kaynak değildir. Bilgi alınıp satılamaz, sadece bilgiyle yaratılanlar alınıp satılabilir. P.Drucker
Hayatta rasladığım herkes, bir bakımdan bana üstüdür. Bu yüzden kendisinden bir şeyler öğrenebilirim Emerson
İlk çağlarda güçlü olan, endüstri çağında zengin olan kazanırdı. Bilgi çağında ise bilgili olan kazanacaktır. A. Toffler
Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşısındakilerinin anlayabiceği kadardır. Mevlana
İlim ilim demektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır. Yunus Emre
Tez elde edilen başarı, insanı kararsız ve maceraperest yapar. Bacon
Güçlükler başarının değerini artıran süslerdir. Molıere
Hayatta başarılı olanlar, kendilerine gereken bilgileri öğrenmekten bir an geri kalmazlar ve hadislerin sebeplerini her zaman araştırırlar. Rudyard Kıplıng
Ne başarırsanız başarın, size yardım eden mutlaka vardır. Athea Gıbson
En sıradan iş bile büyük başarılar getirme potansiyeline sahiptir. H.Jackson Brown
Başarılarını gizlemek en büyük başarıdır. La Rochefoucauld
Okunu hedefden öteye atan okcu, okunu hedefe ulaştıramayan okcudan daha başarılı değildir. Motnagıne
Para asıl parayı çekerse, başarı da başarıyı çeker. Chamfort
Büyük işler başarmak isteyen kimse, ölüm yokmuş gibi davranmamalıdır. Vauvenaroues
Başarı isdediğini elde etmek, mutluluksa elde ettiğini sevmektir. Brown
Büyük aşkların ve büyük başarıların büyük riskler içerdiğini unutma. Kim iyi yaşamış, bol bol gülmüş ve çok sevmişse, başarıyı yakalamış demektir. Bessıe Anderson Stanley
Ders alınmış başarısızlık başarı demektir. Malcom S. Forbes
Başarı insana belki çok şey öğretmez, fakat başarısızlık çok şey öğretir. Çin Atasözü
Mağlubiyete uğrayınca ümitsizliğe kapılma, her başarısızlıkta bir zafer arzusu yatar. Germaın Martın
Başarısızlıklar, kuvvetlilere daha da kuvvet verir. Saınt Exupery
İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarı demektir. Andre Gıde
Her şeyin mühim noktası, başlangıçtır. Eflatun
Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur. Cıcero
Ya başlamamalı, ya daa bitirmeli. Ovıdıus
Bir milletin büyüklüğü, nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve fazilet sahibi adamlarının sayısı ile belli olur. Victor Hugo
Çalışanlar, kötülük düşünmeye vakit bulamazlar. Çalışmayanlar ise, kendilerini kötülükten kurtaramazlar. Hz. Ali
Basit bir adamın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir adamın tembelliğinden iyidir. G. Gracıan
Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olamk şartdır. Balzac
Hiçbir şeye cesaret etmeyen, hiçbir şeye beslemsin. Schıller
Bilgi insanı şüpheden, iyiylik acı çekmekten, kararlı olmak korkutan kurtarır. Konfüçyus
Başkalarının kusurlarını tartarken, parmağıyla terazinin kefelerini bastırmayan insan pek enderdir. Byron Langenfeld
Büyük adam büyük olduğunu; fakat büyüklüğünün küçüklük olduğunu bilir. Andre Mauroıs
"Bundan yirmi yıl sonra yapyınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Öyleyse demir alın ve güvenli limanlardan çıkın, rüzgarları arkanıza alın, araştırın hayal edin ve keşfedin." Mark Twaın

İyi bir kafaya sahip olmak yetmez; mesele onu iyi kullanmaktır. Rene Descartes
İnsan beyni sahibinin ihtiyaçlarından fazla gelişmiş bir araca benzer. A. R. Wallece
Hayal gücünden daha önemlidir. Albert Einstein
Yapacağın ilkşeyi kafanda net olarak görmelisin. Alex Moorison
Güzel cevap her zaman daha güzel soruyu sorana verilir. E. E. Cummings
En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır. C. Floru
İyiliği, hastalığı, sefaleti, mutluğu, zenginliği, fakirliği yapan zihindir. Edmund Spencer
Vücutlarımız bahcemizdir… Niyetlerimiz de bahcıvanımızdır. William Shakesreare
Gerekeni yap ve güce sahip ol. Emerson
Gülümseyin: öyle samimi ve sıcakolun ki her sıktığınız ele, ruhunuzu da katın. Dale Carnegia
Akli resimler zihni kalıbımızın biçimlenmesine yardım eder. Robert Collier
"Vereceğimiz bilinçli komutlarla beyin merkezlerimizi geliştirebilecek, böylece şimdilerde düşleyemeyeceğimizi kullanabileceğiz". DR. Frederic tilney
"Harukulade şeyler ancak, içlerindeki bir şeyin koşulların üzerinde olduğuna inanma cesaretini gösterenler tarafından yapılmıştır." Barton
Yapabilirler çünkü yapabileceklerini düşünüyorlar. Virgil
İnsanlar arasında fark ufaktır. Ancak bu ufak fark büyük farklılığa yol açar. Ufak farklar tutumlardır. Büyük farklılık ise bu tutumun olumlu veya olumsuz olduğudur. C.Lement stone
"Ben hayatımın hiçbir anında karamsallık nedir tanımadım." M. Kemal Atatürk
"Güzel bir düşünce de ibadet sayılır." Ahmet İbşihi
Büyük adamlar olmassa hiçbir şey başarılmaz, insanlar da ancak karar verilirse büyük olabilirler. Gaulle
Kararlılık insan iradesinin uyandırma zilidir. Anthony Robbins
"Yapmak istediğin herşeyi düşünerek karar ver, verdiğin kararıda mutlaka gerçekleştir. Benjamin Franklin
"Kişinin geleçe dönük umutları şimdiki gücünün kaynağıdır." Maxwel
"Bilinçlik potansiyeli, insan tarafından henüz keşfedilmemiş, en son ulaşılabiliecek alan olarak kalmıştır. Henüz keşfedilmemiş bir ülke gibidir."
Limiti koyan zihindir. Zihin bir şeyi yapabileceğini kestirebiliği kadar başarılı olur. Yüzde 100 inandığın sürece her şeyi yapabilirsiniz. Arnold Schwarzenegger
"İnsan yalnız tek bir istemeli ve durmadan hep onu istemeli, o zaman onu elde edeceğimizden emin olabiliriz." Andre Gide
"Eğer hepimiz, yapabileceğimiz her şeyi yapsaydık, şaşkınlıktan kendi aklımızı başımızdan alırdık. Thomas Edison
"Konsantrasyon, bezginlik duymadan fiziksel ve zihinsel enerjiyi tek bir noktaya sürekli uygulama yeteneğidir." Thomas Edison
"Yetenekler ortaktır; herkes onlara sahiptir ama nadir olan yeteneklerimizin bizi götürdüğü yere gitme cesaretidir." Anonim
Allah´a dyan, sa´ye sarıl, hikmete ram ol… yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Mehmet Akif Ersoy
Eğer sizde deha varsa çalışkanlık bunu inkişaf ettirir. Eğer yoksa onun yerini doldurur. Reynolds
"Gerçek başarı başarısızlık korkusunu yenebilmektir." Sweeney
"Ne geçmiş vardır ne gelecek; sadece sonsuz bir şimdi vardır." A. Cowley
Büyük adamlar olmassa hiçbir şey başarılmaz, insanlar da ancak karar verilirse büyük olabilirler. Schopen haver

"Benim kuşağımın yaptığı en büyük keşiflerden biri, insanın düşüncelerini değiştirerek yaşamını da değiştirebileceği gerçeğini bumasıdır.
"Başarı,küçük hataların ve başarısızlıkların biraz ilerisinde duran şeydir." T. J. Watson
"Akıl kendi başına cenneti cehennem, cehennemide cennet yapabilir. " John Milton
"Bazı kimseler güllerin dikeni olduğundan yakınırlar. Ben dikenlerin gülü olduğuna şükrederim." Alphonse Kann
Kişinin geleceğe dönük umutları şimdiki güçünün kaynağıdır. Maxwel
Erişmek istedikleri bir hedefi olmayanlar, çalışmaktan zevk almazlar." Emile Raux
Bir gemi doğuya gider, biri batıya. Esen aynı rüzgarla: hangi yöne gidebileceğini belirleyen rüzgar değil, yelkendir. Ella Wheeler Wilcox
Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz. Cladue Bernard
Ölçülebileni ölç, ölçülenmeyeni ölçülebilir yap. Doğanın kitabı matematiksel bir dille yapılmıştır. Galileo
Bazı yenilgilerin nedeni, insanların işi yarıda bıraktıklarında, başarıya ne kadar yakın olduklarını bilememeleridir. Thomas Edison
Pek çok konuda başarı, başarmanın ne kadar vakitalacağını bilmeye bağlıdır. Montesgieu
Gücünü aşan rolü üzerinde alırsan, bu rolü, iyi oynamadığın gibi yapabileceğin rolüde terk etmiş olursun. Epiktotes
Demir mıklatısa aşıktır. Hep ona doğru koşar, zaferde sabra aşıktır ve devamlı ona koşar. Sühreverdi
Beklemeyi bilen insan herşeyi elde edebilir. Benjamin Disraeli
Dünyada yeteneksiz insan yoktur. Sadece iyi eğitilmemiş ve iyi yönlendirilmemiş insanlar vardır. Angle Peartri
Kendi kendisiyle barış yaşamak istiyorsa; müzisyen müzik yapmalı, ressam reim yapmalı, şair şiir yazmalıdır. Abraham Mazlow
Tembel insan yoktur. Sadece kendisine esin kaynağı oluşturacak kadar güçlü amaçları olmayan insanlar vardır. Anthony Robbins
Hayatta yapabileceğiniz en büyük hata, sürekli bir hata daha yapacağımız korkusudur. Albert Hubbard
Önce biz alışkanlıklarımızı oluştururuz, sonrada alışkanlıklarımız bizi oluşturur. John Dryden
Alışkanlık hizmetkarların en iyisi, efendilerin en kötüsüdür. Nathanıel Emmons
Başarının sırrı işini tatile çevirmektir. Mark Twin
İyi yada kötü bir şey yoktur, fakat biz düşüncelerimizle iyi veya kötüyü yaratırız. William Shakespeare
Her eylemin atası düşüncedir. Ralph Waldo Emerson
Nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceklerinizi yapın. Theodore Roosevelt
Taşı delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir. Latin Atasözü
Kişisel başarı için televizyonunuzu öldürün. Steve Chandler
nerede olursanız olun, elinizdekilerle yapabileceklerinizi yapın. Alex Morrison
Cesaretimi kaybetmiyorum, çünkü vazgeçilen her yanlış girişimileri doğru atılmış yeni birr adımdır. Thomas Edison
En iyi dost, bendeki en iyi yönleri ortaya çıkaran insandır. Henry Ford
Yapabileceğinize de inansanız, haklı çıkarsınız. Henry Ford
İnsanın sağlığını koruyan iki faktör vardır. İşini sevmesi ve hayatı sevmesi. Sigmund Freud
Stresten kurtulmak için görevini en iyi şekilde yapın. Hans selye
Yapmak istediğiniz şeyi düşünerek karar ver, verdiğin kararı da mutlaka gerçekleştir. Benjamin Fraklin
Batan güneş için ağlayın, yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin. Dale Carnegde
Başarıya ulaşamayanların yüzde doksanı yenilgiye uğramamıştır. Sadece pes etmişlerdir. Paul J. Meyer
İnsan bir şeyi, çok ciddi olarak arzu etmeye görsün, hiçbir şeyi erişilmeyecek kadar yüksekte değildir. Hans C. Andersen
Düşünceler gayeyi doğurur. Gayeler eyleme dönüşür, eylemler alışkanlıkları oluşturur. Alışkanlıklarda karakter belirleyerek kaderimizi tayin eder.
Zor bir iş, zamanında yapmamız gerekip de yapmadığımız kolay şeylerin birikmesiyle oluşur. . Henry Ford
Plansız çalışan kimse, ülke ülke dolaşıp hazine arayan bir insana benzer. Descartes
Hepimiz zamanın kısalığında söz ederiz de; boş geçen zamanı nasıl geçireceğimizi bilmeyiz. Seneca
Yapılmış küçük işler, planlamış büyük işlerden daha iyidir. nathanıel Emmons
Düşündüğümüz şey yavaş yavaş biliçaltında kalıplaşmış gerçek bir deyimle kendini gösterir. Ernes holmes
Rüzgarın yönünü tayin edemeyiz ama geminin yönün değitirebiliriz. Enaca
 
Kaynak : www.kisiselbasari.com


Seans; Duygular nasıl boşaltılır?

 

 
Duygular bedende olumsuz enerji olarak birikmiştir. Bu gereksiz ya da düzensiz enerji bedenin normal işleyişini bozar. Normal enerji akışını bozar. Bu birikmiş enerjileri aynı birikmiş cerahate yani apseye benzetebiliriz.
Apse neden olur? Bedene giren mikroplar çok fazla olursa ve bedenin savunma mekanizmaları bu mikroplarla savaşmakta yetersiz kalırsa en azından mikropları belli bölgelerde hapsetmeye çalışır. Etrafına bir savunma duvarı örer. Yoksa o kadar mikrop bir anda benden yayılırsa anında ölüm olur. Ama ne kadar sarılırsa sarılsın yine de zaman zaman mikroplar kana karışır ve bedende ateş, halsizlik, sıtma gibi belirtiler verir.
Bir apsenin tedavisi o apse odağına ulaşmak ve apseyi yararak içindeki pisliği akıtmaktır. İlaçların apseyi iyileştirmekte hiçbir yararı olmaz.
Bir apse odağına nasıl ulaşılır? Önce apsenin yeri saptanır. Beden içinde her organda, beyinde dahil olmak üzere apse birikebilir. Önce görüntüleme yöntemleriyle apsenin yeri bulunur. Ondan sonra apseye ulaşmak için karın ya da kafatası açılır daha sonrada apse kabuğu yarılarak içindeki cerahat akıtılır. Cerahat akmadan apse iyileşemez.
Duygularda apse gibi birikir. Tüm benzer duyguları beden aynı yerde biriktirir. Örneğin öfke, kızgınlık, kin, nefret, kırgınlık gibi duygular karın bölgesinde, barsak kaslarında birikir. Acılar kalp bölgesinde, ifade edilmemiş sözler gırtlak bölgesinde ve tiroid bezinde birikir. Beden duyguları bir yerde tutmaya ve zarar vermesini engellemeye çalışır. Aynı apse gibi. Ama birikmiş duygularda kendini değişik şekillerde sorunlar olarak belli eder.
 
İşte duygular akmadan da sorun ortadan kalkmaz. Bazı kişiler “ben olumsuz duygularımın neler olduğunu biliyorum der” ve yaşamına devam eder. Bu durum bedeninde apse olduğunu bile bile çalışmaya devam etmeye benzer. Sorunun nedenini bulmak ve bilmek iyileştirmez. Eğer apse bedende durmaya devam ederse ateş, halsizlik, kansızlık vs gibi kötü belirtiler vermeye devam eder.
 
Duygularda böyledir. Varlığını bilmek yetmez. Akıtmak gerekir. Duygular nerededir? Bunu ancak hipnozla anlayabiliriz. Hipnoz sayesinde duyguların kaynağına ulaşırız. Yani regresyonla o duyguların biriktiği olayları canlandırırız. Birinci aşama budur. Ama bu yetmez. Sadece apsenin yanına gelmişizdir. Apse hala sağlamdır. O zaman akıtacağız duyguyu bedenden..
 
Apseyi akıtmak kolay. Basarsın bıçağı, yararsın apseyi boşaltırsın cerahati.
Duygu nasıl boşalırki?
Bir çok yöntemimiz var. Ama esas olan duygunun boşalacağına inanmak. Zihin neye inanırsa onu gerçekleştirir. Yani duyguyu akıt dediğimiz zaman duyguyu bedenden akıtmaya başlar. Duyguları ya yastığa vurarak akıtırız. Vurmak önemlidir. Çünkü duygu akıtılamamış enerjidir ve ancak enerji harcayarak bedenden akarlar.
İkinci yöntem ifade etmektir. Yani bağırmak, kızmak, küfretmek, hesap sormak gibi. Yastığa vururken bir yandan da bu duyguları ifade etmek gerekir. Aynı o geçmişte yaşadığımız olayda söyleyemediğimiz ne varsa, söylenmesi gereken ne varsa onlar ifade edilir. Zaten o zaman o durumda ifade edilmediği için birikmiştir bunlar.
Tüm duygular bedende ifade edilmek ve yaşanmak için üretilir. Ne kadar arzulu ve çoşkulu söylenirse, inanarak ve boşaltma amacıyla vurulursa enerji bedenden boşalır. Özellikle öfke ve pişmanlıkları bu şekilde boşaltırız.
Diğer bir boşalma şekli ağlamaktır. Ağlamakla üzüntü boşaltılır. Acı başka türlü akmaz. Yoksa acı içerde birikir. 
 
Yine korku için yastığa vurmak, bağırmak, korkmadığını ifade etmek önemlidir.
 
Duygu boşaltmalarına yardımcı olmak üzere EFT ( duygulardan arınma teknikleri), NLP ile yeniden çerçeveleme ve Reiki teknikleri kullanılabilir. Tüm bu teknikler regresyon sırasında ve nedenin ne olduğu anlaşıldıktan sonra kullanıldığı takdirde tek başına kullanmaktan kat kat daha fazla olumlu etki yaratır.
 

Size özel hayatın şifreleri

İnsan zanneder ki, çevresinde gördüğü hayata dair ne varsa kendisi ile ilgilidir. Kişilere, olaylara, sebeplere müdahale edebilir, değiştirebilir, yönlendirebilir. Ve bu yönde büyük bir hırsla koşturur durur. Bilmez ki aslında kendisine özel bir hayat yaratılmıştır ve hala da yaratılmaktadır.  Her yıl, her gün, her bir saat yeni bir insan olur aslında. Bilmez ki, bir model (kendisi) üzerine ne kadar farklı kişilik elbiseleri giydiğini. Bilmez ki, aslında her davranışı ile sonsuz bir hayatın güzelliğini ya da çirkinliğini hazırladığını. Bilmez ki, önce kendine baksa neler neler göreceğini ve birçok hatasını düzelteceğini.

Evet, genetik kodların gizemi ne ise bize sunulan hayatın da öylesine gizemli kodları vardır. Sabahına uyandığımız her gün de kendine göre bilinmezlikler içeren denklemlerle dolu bir zaman dilimi olacaktır. Biz zannederiz ki yine aynı işe gideceğiz, yine aynı vasıtalara bineceğiz, yine aynı yemekleri yiyeceğiz, patronumuza arkasından göndermelerde bulunacağız ve akşam eve döneceğiz v.s. Pardon ama kim veriyor bu kesinliği bize! Aksine bilinmezliğe oynamaktır hayat. Ve bu bilinmezliklere karşı iyi niyet ve güzellikle düşünmekten ve doğru yönde gayrette bulunmaktan başka yapabileceğimiz pek bir şey yoktur.

Doğduğumuz andan itibaren büyük bir hırsla her şeyi öğrenmeye, bitirmeye, yutmaya çalışır ve sürekli koşarız. Bir şeyleri sorgulamadan öğrendikçe ve öylesine uyguladıkça zannederiz ki bu hayatı en iyi biz yaşayacağız. Başımıza türlü türlü hadiseler gelince de gelsin isyan türküleri. Halbuki algıladığımız ve etkisinde kalarak uyguladığımız her şey bizi kendi kodlarımızı keşfetmekten çok uzaklara götürecektir. Yaratıcı’nın gönderdiği mesajları zaten hiç söylemiyorum, onlar sadece duvarda asılı ya da kitaplıkta tozlanmaktadır.

Geçenlerde bir yerde örnek verilmişti; insanın ilk keşfettiği bilim astroloji olmuş. Ama psikoloji denilen şeyi ise bilimsel anlamda 19.yy’da incelenmeye başlamış. O inceleyen ve deneyler yapanlar da Anadolu ve Müslüman’lar değil yani, yanlış anlaşılma olmasın! İlmin aslı onlarda iken kaybetmişler o başka mesele. Bu konuyu geçiyorum çok üzücü ve çok su götüreceği için. Yani insan ne meraklı uzakta olanlara, kendisinden başka her şey için ahkam kesmeye, müdahale etmeye, arkasından konuşmaya v.s.

Benlik, yani eski dilde “ene” denilen şeyin keşfi vardır Yogilerde de, Budistlerde de, Sufilerde de. Yani hep önce kendini keşfetme ama bu “ben” denilen şeyin kalın bir perde olmaktan ziyade incelerden ince bir tül gibi olması gerekmekte derler. Bir dürbünle bakar  gibi her “şey” lerin ve olayların arkasındaki gerçek sebepleri fark etmek hedeflenmeli derler.

Deneyin, fark edeceksiniz ki “terk” etmek insanı daha güçlü kılar. Gereksiz, fazla, boş şeyleri terk etmek kadar insanı yücelten bir şey olamaz. Önce düşünce dünyasından başlamak gerek. Oraya damlayan her şeyi söze ve fiile döktüğümüzde başlıyor zincirleme yanlışlıklar. Gün içinde para için koşturmaktan kaç kişi kendine bakabiliyor ki. Tüm tasarımcılar İngilizcesi “simple is the best” olan “basit olan en iyidir” cümlesini kullanıp duruyorlar. Hayran kaldığımız Japon üretim tesislerini yönetenler hep “yalın” kelimesinden bahsediyorlar. İş süreçleri için en kolay olanı bulmaya çalışıyoruz. Halbuki, en kıvamında yaratılan varlık insan olduğuna göre ve kainattaki hiçbir şey gereksiz olmadığına ve hep bir şeyler üretildiğine ve bir şeylere dönüştürüldüğüne göre bu dengeyi bozan biz oluyoruz kesinlikle.

Uzaklaştıkça uzaklaşıyoruz kendimizden, eşimizden, çocuğumuzda, yakın ailemizden. Başka dünyalarda kaybolmuş şekilde çözümler arıyoruz hayatımızda. Her verdiğimiz kararın arkasında tüm dünyanın bizi alkışlayacağını filan zannediyoruz. Bilmiyoruz ki insan olarak aklımız kısa, vücudumuz aciz, algılarımız perdeli, görüşlerimiz bulanık ve nefsimiz en baş köşede oturmuş şeytanla birlikte. Yiyoruz her şeyi, bitiriyoruz öç alırcasına zamanı, tamamlıyoruz yolları koşa koşa tek sonun neresi olacağını bilmiyormuş gibi, tüketiyoruz birbirimizi sanki dünyaya direk kalacakmış gibi.

Sıfır noktasından uzaklaştığımızı fark ettiğimiz anda bulunduğumuz noktaya bir kazık çakar gibi durarak “işte benim sıfır noktam, ne yapıyorum, neredeyim, nereye gidiyorum, ne söylüyorum, nasıl hareket ediyorum” diye haykıramıyoruz kendimize. Tüm bunları, her gün önümüze koyulan gizemli bir sandık gibi şifrelerini büyük bir ustalıkla çözmeye çalışmak gerek. Usta olamadığımıza göre ustalardan yardım almak gerek. Tarihten, toplumdan, gelenekten ve tabi ki dinden güç almak gerek. Belki her on yılda bir içimizde bir yerlere düğümler atıldığını ve artık çok zor değişeceğimizi bilmek gerek. Okullarda öğretilen beş duyuya takılmadan içimizde ne duyguların yaratılmış olduğunu, fakat kötü düşünerek, kötülük yaparak o dipsiz derinlikteki en güzel duyguların üstünü hangi kara lekelerle örttüğümüzü anlamak gerek.

Bu şifreleri çözebilen varsa beri gelsin, öpeyim ellerini.

Saygılarımla.
alıntı :www.markasizsiniz.com

Kendi moral yazınızı kendiniz yazın. Nasıl mı?

Şöyle; önce bir durum tespiti yapın;

1- Şu anda halime şükretmem, kanaat etmem ve hakkında olumlu düşünmem gereken hayat parametreleri, sebepleri neler? Listele.

2- Yaşadığım olumsuz durum-lar için suçlu aramak, sebeplerde boğulmak yerine çözüm adına ne üretiyorum?

3- Hayata, olaylara ve kişilere bakış açımda bir yanlışlık var mı? Kişisel marka duruşumu kimseye danıştım mı? Eleştiri, tavsiye, yönlendirme aldım mı? Yoksa yalnızlığın şeytani şemsiyesi altında mı günlerim geçiyor?

4- Ulaşamadığım hedefler için bulunduğum noktadan tekrar planlama (iş ya da özel) yapmaya başladım mı? Ve bu planı daha radikal, daha değişime açık ve daha disiplinli ve daha uygulanabilir hale nasıl getirebilirim?

5- Kişiliğimi, karakterimi, davranış stillerimi tekrar tekrar gözden geçirebiliyor muyum? Her yıl her gün, her saat tek “ben” üzerine bir çok ben giydirirken iç dünyamı nelerle besliyorum?

6- Hangi ihtiyaçlar ne kadar ihtiyaç ve karşılığında verdiğim çaba ve moral gücü ne? Yalancı, yapay statüler peşinde koşarak maddeye, paraya ne kadar bağımlıyım? Eskilerin deyimiyle “derd-i maişet” denilen geçim konusunu ne derece doğru anlıyorum?

7- Sorunlarımla ona buna saldırmaktan, kızmaktan, hayatın kıvamını daha da bozmaktan başka yapabileceğim bir şey yok mu?

8- Kadere inanıyorsam bu dünyanın tüm yükünü neden ben kaldırmaya çalışıyor ve her şeye hakim olabilecekmişim gibi davranıyorum? Güzel niyet, doğru hedef, azami gayret ve hayatını akışına bırakmak varken çırpınmak ve batmak niye?

9- Moral ibrem sıfırlandığında, motivasyon havuzumun suyu çekildiğinde “beslenme kaynaklarım” neler? Yok ise artık bu kaynakları hayatıma perçinlemenin vakti gelmedi mi?

10- Yanlış zaman kullanımından, yanlış kişi ve olaylara oyalanmaya varana kadar hangi perdeler geldi gözümün önüne de bakışlarım bulandı, kendi gerçek hayatımı göremez oldum?

v.s. diyerek “acımasızca” soruları tokat gibi kendinize  vurmakla işe başlayabilirsiniz? Mümkün ise tek başına yapmayalım, “kamil” birilerine danışarak yapalım bu işi.

Durum değerlendirmemizi yaptık diyelim. Zaman kaybetmeden önce özel, sonra iş yaşamı için çok kısa cümlelerle yeni proje planı yapalım. Zaman denilen şeyi saniyelerle kaybettiğimizi, sevgi denilen şeyi asık bir surat ile yok ettiğimizi, tavır denilen şeyi  yanlış beden dili ve bakışlarla zedelediğimizi, iç huzur denilen şeyi de hiçbir şekilde kalıcı olmayan “madde”sel ölçülere kurban ettiğimizi fark ederek yapalım bu planımızı.
Bu arada tüm bunları yapabilmek için sakin bir kafa, düzenli bir oda-masa, sessiz bir ortam ya da beğenilen bir müzik ve yalnızlığın güç aldığı Yaratıcı’ya tevekkül ederek yapmak gerek. Yoksa karmaşa içerisinde yine karmaşa doğar emin olun.

Bir şeyler yazdınız diyelim ama uygulama zorluğu çıkacak belli. Uygulama zorluğu çıkaran şeyler sizin daha önce hayatınıza bilerek dahil ettiğiniz şeylerdir. Bu bir kişi ise değişmesini, ayak uydurmasını uygun tavırla tavsiye etmelisiniz, yoksa bırakın. Bu bir alışkanlık ise sanki uyuşturucu gibi ele alın ve tedavi ihtiyacı hissederek o kötü alışkanlık ne ise bırakın. Zaman yok eden virüsleri çıkarın hayatınızdan. Size kendinizi unutturan, planlarınızı görmezden gelen, dalga geçen, küçümseyen, sizi huzursuz kılan ne varsa tek tek yazın ve zamanla icabına bakın bunların.

Tüm bunları yaparken herkesin çok konuştuğu ama pek kimsenin de doğru anlayamadığı insan, zaman, kişilik, benlik, karakter, hayat v.s. gibi konularda daha doğru bilgilere ulaşmaya çalışın. Özellikle yeni moda yazılarla değil tarihi eski ama içeriği sonsuz güzellikleri anlatan kitaplara yönelin.

Diyelim bunları yapabilmek adına biraz zaman geçirdik ve yazılı hale getirdik şimdi sıra geldi asıl sözleri hazırlamaya. Tavsiyeler;

1- Kendinizi üç beş cümlede anlatmaya çalışın. O cümle-leri tekrar tekrar okuduğunuzda “tam da beni anlatıyor” deyin.

2- Hem hatalarınızı, hem başarılarınız aksettiren cümleler kurun geçmişinizle ilgili. İtiraflar da, hüsranlar da, gurur duyacağınız cümleler de olsun içinde.

3- 2. Madde çerçevesinde sizi en çok etkileyen, ders aldığınız önemli kişi ve olaylardan bazılarını kulağa küpe şeklinde serpiştirin yazıya.

4- Önce insan olmanın, sonra da “kişisel” duruşunuzla ilgili sorumluluklarınızı hatırlatan öğeler ekleyin yazınıza.

5- Erteleyerek biriktirdiğiniz şeylerin bulunduğu sepeti boşaltın biraz ortalığa. Geciken özürler, teşekkürler, tamamlanamayan hedefler, güzelliklerle doldurulmayan başka hayat sepetleri  v.s. dökün eteklerinizde sakladığınız ne varsa.

6- Ümit aşısını tekrar yenileyin bir fidan gibi bedeninizin, ruhunuzun bir tarafına. Ve bu aşı tutmazsa ölene kadar tekrar, tekrar her baharda aşılayacağınıza söz verin.

7- Karşınıza çıkan, oyalayan ve yanlış yollara sürükleyen şeytan tiplilere sorun tekrar “sahi, siz kimsiniz, kim oluyorsunuz, benim hayatımda işiniz ne” diye.

Ben uzatıyorum ama siz daha fazla uzatmadan bitirin yazınızı. Siz şimdi zannediyorsunuz ki, bu gibi yazıları insan yılda bir defa ancak yazar diye. Yanlış, hemen unutun bu düşüncenizi. Müdürünüz, öğretmeniniz ya da komutanınız olsam emrederdim bu gibi değerlendirmeleri az ve öz, çok boğulmadan en az haftada bir kez yapın diye.

“Sen yapıyor musun ki?” diye sorarsanız Marka Sizsiniz’deki yazılara bakın derim. Ve bu yazı dahi niçin yazıldı zannediyorsunuz. Motivasyon ve moral gücü için kitap okumaktan, büyüklerime danışmaktan, dua etmeye varana kadar bir çok şey yaparım bir de üstüne böyle yazılar yazarım. Belki hem bana hem sizlere faydası olur diye.

Umarım işe yarar, saygılarımla.
alıntı :www.markasizsiniz.com



ÇOCUĞUNUZUN KİŞİSEL GELİŞİMİ

Pek çok çift için iyi anne baba olamama, adeta bir fobidir. Bu fobinin üstesinden gelme yolu da çocuğunun üzerine titreyen, mükemmel kişilik yaratma takıntısı ile hareket eden anne baba rolüne bürünmektir. Oysa uzmanlar, bu modelinin doğru olmadığı konusunda birleşiyorlar.

Birey olarak kabul edin
İyi anne baba olmanın ilk koşulu, çocuğunuzu doğduğu andan itibaren bir birey olarak kabul etmektir. Dolayısıyla sizin, onun üzerindeki isteklerinizden ziyade, onun ne istediğine önem vermek gerekiyor. Çoğu anne baba demez mi, “Benim yapamadıklarımı çocuğum yapsın istiyorum”…

Bağımlılık ilişkisi yaratmayın
İyi anne baba, çocuğunun kişilik gelişimine katkıda bulunan, kendine güven duymasını sağlar. Çoğu zaman karıştırılır; fakat anne babaya bağlanma ayrı, bağımlılık ayrıdır. Aslolan birincisidir. Çocuğun yeteneklerini keşfetmek ve kendisinin keşfetmesine izin vermek, onu baskı altına almamakla olur. Çocuk her hareketi kontrol altında tutularak değil; koşarak, zıplayarak, oynayarak büyümeli.

Kafanızdaki şablona oturtmaya çalışmayın
İyi ebeveyn, çocuğunu seçim yapmaya yönlendiren anne babadır. Çocuğu kafanızdaki şablona oturtmaya çalışmak, yapabileceğiniz en büyük hatadır. O sizden başka bir canlı, başka bir birey. Özellikle ergenlik döneminde ailenin beklentisi ile çocuğun istekleri çatışacağından, ortaya başedilmez sorunlar çıkabilir. Bu noktada çatışmak ve beklentilerinizi dayatmak yerine, anlamaya yönelik bir sohbet ortamı yaratarak iletişim kurmanız önemlidir.

Güven duygusu aşılayın
Kendine güvenen bir çocuk yetiştirmenin yolu, çocuğun başkalarına güvenmesini sağlamaktan geçer. 0-3 yaş aralığında ağlatılmayan çocukta başkalarına karşı güven duygusu gelişir. Kendine güven için çocuğun kendi cinselliğinden hoşnut olması gerekir. Cinsel kimliğin oluşması da 4 yaşında olur. Eşlerin iyi birer sevgili olarak rol model olması, çocuğunuzun cinsel kimliğinin oluşmasına olanak yaratır.

Yarışabilmesini sağlayın
İyi anne baba, çocuğunun girişimci ruhunun gelişmesine katkıda bulunur. Bu da oyuncaklarıyla, arkadaşlarıyla, kapalı alanda ya da doğada oynaması için imkan yaratılmasıyla olur. 6-11 yaşlarında çocuğun yarışabilmesi, rekabet etmeyi öğrenmesi gerekir. Bunun için yaşıtlarının arasında bulunmasına fırsat vermelisiniz.

Eğlenme zamanları yaratın

Bir çocuk hayatı boyunca pek çok kez sınava tabi tutuluyor. Bu sınavlara önem vermeniz, başarılı olmasını sağlamanız önemli. Ancak onun için eğlenme, dinlenme, yeteneklerini geliştirme alanı da yaratmanız gerekir. Elinizdeki imkanlar ölçüsünde onun yeni alanlarla tanışmasına izin verin.

Sorgulamadan dinleyin
Çocukla iletişim kurmak, diğer yetişkinlerle iletişim kurmak gibidir aslında. Tıpkı yaşıtlarınız gibi onu da anlamaya çalışmak, duygularına ayna tutmak gerekir. Bu da soru sormak, direktif vermek, öğüt vermek, “ben çocukken böyle yapardım” şeklinde karşılaştırma yapmakla değil; çocuğun ne istediğini anlamaya çalışmakla olur.


 

Pozitif Stres Yönetimi

Okuduğunuzdan en verimli şekilde faydalanmanın on kuralı

Öğrenmeye başlarken kararlı olun.
Seçici olun.
Yanınızda kağıt ve kalem bulundurun.
Sizin için en fazla öncelik taşıyanla başlayın.
Zihninizi açık tutun.
Değiştirilmesi en kolay şeyden başlayın ve kendinizi başarıya hazırlayın.
İlerlemenizi kaydedin ve başarınızı ödüllendirin.
Hatalarınızdan ders alın.
Öğrendiğiniz şey üzerinde düşünün ve onu mümkün olduğunca çabuk kullanın.
· Destek alın. Bir ya da daha fazla öğrenme ortağı bulun ve onlardan yaralanın.

1) Baskı, Performans Ve Siz

Neler bizi strese sokar?

Genelde, kendi yeteneklerimize bakışımız ile içinde bulunduğumuz durumun gereği olarak düşündüğümüz şeyler arasında bir uyumsuzluk algıladığımızda strese gireriz.

Stres fiziksel olarak ne yapar?

Bedenin ani ve otomatik olarak büyük vitesle harekete geçmesi gibi kan dolaşımını sindirim sistemi gibi vücudumuzun önemli mekanizma-larını olumsuz yönde etkiler. Örneğin mide ağrısı, cilt bozuklukları, baş ağrısı, kas tutulması gibi rahatsızlıklar.

Stres ne kadar sürer?

Stres tepkisi kısa ömürlü olarak ortaya çıkar. Sanki gaz pedalını sonuna kadar basmak gibi, ani enerji patlaması sağlar. Eğer birbirini izleyen iki stresli olay arasında insanın kendini yenileyebileceği kadar zaman varsa, her şey yolundadır.

2) Zamanınızı nasıl kontrol edersiniz?

Kontrol kurmaya doğru on adım:

Öncelikle uzun vadeli hedefler belirleyin. Mesela; on yıl sonraki, beş yıl sonraki, bu yıl ki hedefler.
Hedeflerinizi davranış bağlamında gözden geçirin. Hedefinize ulaşmada davranışlarınızın tutarlığını ve hedeflerinizi yeniden değerlendirin.
Hedeflerinizi sizin için kritik olan zaman birimlerine göre belirleyin. Amaçlarınız günlük, haftalık ya da aylık süreler için düşünüldüğünde bu sizin için ne anlama geliyor?
Başlamadan önce yapmanız gereken her şeyin listesini çıkarın.
Her görevi yapıp yapmamanın sonuçlarını tartın.
Yedek etkinliklerden kaçının. Elinizdeki asıl işi bitirmeden önce icat edeceğiniz bütün yedek etkinliklerden kaçının.
Bir “yapılamayacaklar” listesi çıkarın. Bu çabucak birçok sayıda etkinliği ortadan kaldırarak, yapılması gerekenler üzerinde yoğunlaşmanızı sağlar.

Günün sonunda ertesi gün için bir “yapılacaklar” listesi hazırlayın.
Zamanınızı değerlendirin.
10.Kesintisiz bir “düşünme zamanı” ayırın. En sakin zamanınızda geçmişten çıkarabileceğiniz dersleri düşüneceğiniz, gelecekte çıkabilecek meseleleri tahmin etmeye çalışacağınız ve ortaya çıkacak ihtimallere dair planlar hazırlayabileceğiniz bir kesintisiz düşünme zamanı.

Etkili bir zaman tablosu yapmanın beş yolu:

Yapmanız gereken işin ne kadar zaman alacağını kendinize sorun ve şu sözü de hep hatırlayın. “Bir işin aldığı zaman, ona ayrılandan hep daha fazladır.”
Hesaba katmanız gereken her şeyin farkında olun. Hazırlayacağınız zaman tablosu küçük ayrıntıları da dikkate alacak şekilde planlanmalı.
Karşılaşacağınız meseleleri tahmin edin.
Size en iyi uyan çalışma şeklini bulmaya çalışın. Doğal ritminizle çalıştığınız nispette üretken olursunuz.
Siz programınızı kullanın, onun sizi kullanmasına izin vermeyin.
Zaman tasarrufu ve organize kalmanın altı yolu:

Bir problem günlüğü tutun, işler kötüye gittiğinde veya kendinizi kötü hissettiğinizde bunları günlüğünüze kaydedin.
Masanızı düzenli tutun, ihtiyacınızın olmadığı herşeyi kaldırın.
Kendinize notlar yazın ve notları kolaylıkla görebileceğiniz bir yere asın. Şayet notlar yazılmazsa bütün yük belleğinize biner.
Boşa geçen zamanları değerlendir- meye bakın.
Bölünmelere meydan okuyun. İşinizin bölünmemesine dikkat edin.
Toplantılara katılma zorunluluğuyla bahşedin. Şayet içeriğinin en az yüzde yetmişbeşi sizin İlgilerinizle çakışıyorsa katılın.
İş ve ev hayatınızı dengelemek:

İş dışındaki hayatınızı planlayın. (Boş zaman etkinliklerini, tatilleri ve rahatlamak için geçireceğiniz zamanı) Böylece işinizdeki zamanı daha verimli değerlendirmiş olursunuz.

3) Başkaları ile etkili ve iddialı iletişim kurmanın yolları

Etkili iletişimdeki rolleriniz:

Vermek istediğiniz mesajlar hususunda açık olmalısınız.
Diğerleri tarafından verilen mesajlar hususunda da açık olmalısınız.
İddialı davranış:

Belli özelliklere sahip olmaktır: Özgüven ve kendine saygı.
İsteklerinizi akılcı ve doğrudan ortaya koymaktır.
Hayata özel bir bakış açısıyla bakmaktır. Dürüst olmak, olumlu olmak, açık sözlü olmak vs.
Başkalarına kendinize davranılmasını istediğiniz gibi saygı ve anlayışla yaklaşmaktır.
İddialı davranış ve etkili iletişim için on temel kural:

Neyi istediğiniz konusunda açık olun.
Açık ifade edin. Belli bir ifade hazırlayın ve gerekirse prova edin.
Soğukkanlı ve akılcı olun.
Anlaşılır olun. İstediğinizi anlaşılır ve yalın bir biçimde belirleyin.
Sınırlarınızı ve seçeneklerinizi ortaya koyun.
Hissettiklerinizi açığa vurun.
Yan yollara sapmayın. Söyleneni dinleyin, ardından ricanızı, yaklaşımınızı, karşı çıkışınızı vs. tekrarlayın.
Yer ve zamanı siz seçin. Mümkün olduğunca iletişim için en uygun yeri ve diğer kişinin dinleyebileceği zamanı seçin.
Özürler değil sebepler sıralayın. İstediğiniz ya da istemediğiniz şeyler için sebepler sıralamak daha iyidir.
Uzlaşma için hazırlanın yada ihtiyacınızdan vazgeçin. Duygularınızı ifade ettikten sonra tartıştığınız durum için en iyi çözümü kabul etmeye hazır olun.
İddialılık için altı öneri.

Söylediğinizin mesuliyetini alın.
Cevaplamadan önce karşınızdakinin söylediğini ya da isteğini tekrarlayın. Bu karşınızdakinin duygularını anladığınızı gösterir.
Daha fazla ayrıntı istemek için hazırlıklı olun. Hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığınz bir isteği geri çevirmek yerine daha ayrıntılı bilgi vermesini istemek aynı zaman da gereksiz çelişkileri de ortadan kaldırabilir.
Karşınızdakinin duygularını kabul edin,duygularını paylaştığınızı gösterin. Ama kararınızı yine siz verin.
Karşınızdakine ne hissettiğinizi ve ne yapacağınızı söyleyin. Ama her zaman dürüst olun.
İyi bir neden olmadıkça özür dilemeyin. Gereksiz yere özür konumunuzu tehlikeye atacaktır.
Nasıl hayır denebilir ?

Bir isteği reddederken, bir tema yakalayıp onu tekrar etmeye çalışın. Daha önce kullandığınız sözcüklerle “hayır” demek fikrinizi değiştirmeye niyetinizin olmadığını gösterir.

Kesintileri nasıl önleriz?

Uygun ve tutarlı konuşun. Arada boşluklar olmayacağı için sözünüzü kesemeyecektir. Ayrıca sözünüzü kes-meye çalışan kişi ile göz göze gelmeyin.

Nasıl yanıt alırız?

Söylemek istediğinizi bitirdiğinizde, doğrudan yanıt almak istediğiniz kişiye bakın. Onun bakışını ve sessiz bir anı yakalayın. Sessizlik diğer kişiyi yanıt vermeye zorlayacaktır.

Dinlediğinizi nasıl gösterirsiniz?

Bir dinleyici olarak rolünüzü edilgen değil etken hale getiriniz.

Etkin dinleme önerileri:

Anlayıp anlamadığınızı sınayın. Yani anladığım kadarıyla……
Kilit noktaları özetleyin.
Söyleneni netleştirmeye çalışın.
Anladığınızı başınızla onaylayın.
“A-ha” gibi cesaretlendirici sesler kullanın.
Söze girmeden önce arada bir sessizlik olmasına izin verin.
Nasıl iltifat etmeli?

Açık ve kesin olun.
Örnek ya da örnekler verin.
Olaydan hemen sonra övün.
Başkalarının önünde övün.
Övgünün değerini azaltma:

Başarının sadece kendisine ait olmadığını herkesin yapabileceğini ifade etmekle mümkün olur.

Yalnızca ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz:

İçten olun. Belirsiz mesajlar vermeyin.
Sesinizi nasıl kullandığınızın farkında olun.
Sesinizin tonlarının farkında olun. (Sağlam ve soğuk kanlı bir ses tonu)
Duruş. Duruş biçiminiz pek çok şeyler söyler. İfade etmek istediğiniz duygularınızı orta koyacak duruş sergileyin. Konuştuğunuz kişiyle aynı düzeyde oturmak eşitlik, yüksekte oturmak güç ve üstünlük göstergesidir.
Göz teması:

Mesajınızı sadece sözcüklerle aktarmak değil aynı mesajı sesiniz ve gövdenizle de iletmeniz etkiyi artıracaktır.

4) Olay sırasında, öncesinde ve sonrasında rahatlama yolları

Ne zaman rahatlamalı (Gevşeme)

Potansiyel olarak stres taşıyan bir olaydan önce rahatlayın.
Stresli olaylar sırasında rahatlayın.
Stresli olaylardan sonra rahatlayın.
Nasıl çalışmalı ve gevşemeli?

Soluk alışınızı yavaşlatın. Kontrollü solunum sakinleşmenin en kolay yollarından biridir.
Sakinleşmek için egzersizlerden yaralanın. Fiziksel etkinlikler enerjiyi ve stresin neden olduğu kas gerilimlerini açığa çıkarır.
Kaslarınızı doğrudan rahatlatın. Stres tepkisi kas gerilimine yol açar, yani hissettiğiniz ağrı ve sızılar düşsel değildir. Gerilim nerede olduğunu biliyorsanız, gövdenizin o kısmını gevşetin. Oluruna bırakın. Gerilim azalışını hissedin. Kasları gevşetmenin bir yolu da önce onları germektir, kaslar gerildikten sonra derinlemesine gevşerler.
Oturuş ve duruş biçiminizi gözden geçirin. Kas gerilimi oturuş ve kötü duruş yüzünden şiddetlenebilir. Oturuş ve duruşunuzda altın kural, omurganızı olabildiğince düz tutmaktır.
Duygusal gerilimi salıverin. Sinir bozucu, bastırılmış duygularınızı yazıya dökün veya öfkelerinizi teybe kaydedin ve bir kez daha dinleyin. Böylece sizi gerilime sokan bu durumun mantıklı olup olmadığını fark etmeniz kolaylaşacaktır.
Gerilimi bir arkadaşınızla konuşarak azaltın. Eğer duygularınızı kaydetmek istemiyorsanız bunları niye bir arkadaşınızla konuşmayasınız?
Fiziksel olarak yavaşlayın. Bütün gün durmaksızın koşturduğunuzda, stres altında olma duygusu artar. Bu durumda yapılacak en iyi şey işi yavaşlatmaktır.
Bir mola verin. Molalar performansınızı artırır. Ara vermeden çalıştığınız zaman dilimi uzadıkça performansınız düşer. Zaman tasarrufu için ara vermemek yanlış bir ekonomi yöntemidir.
Etkinlik değiştirin. Mola verdiğiniz-de günün geri kalanında yaptığınız-dan farklı bir şeyler yapmaya çalışın.
Mini molalar verin. 10-15 dakikalık aralar veremiyorsanız 10-60 saniyelik bir mini mola verin ve bunu işin en yoğun olduğu anlarda bir an soluklamak için kullanın.
Düşünmeye zaman ayırın. Mini molanızdan sonra hemen kargaşaya dönmeyin. Bir süre için bekleyin, yapmanız gerekenleri gözden geçirin ve yapacaklarınızı planlayın.
Kendinize kaçış mekanizmaları üretin. Bunlar baskının yükselmeye başladığını hissettiğinizde mola ver- menin yolarıdır.
Kendinize yalnız kalabileceğiniz sessiz zamanlar ayarlayın. Mini molalar, düzenli molalar, standart aralar sessiz zamanlar ve tatiller bunun için en uygun zamanlardır.
Gevşeme mekanizmaları geliştirin. Sizin gevşemenize yardımcı olan ateşleyiciyi bulun ve bunu alışkanlık haline getirin. Müzik dinlemek, okumak, yürümek gibi…
Uykudan en iyi şekilde faydalanma:

Yatma ve kalkma zamanlarını düzene koyun.
Akşam erken saatlerde biraz egzersiz yapın.
Yatmadan 1 saat önce gevşemeye başlayın.
Yatmadan önce ağır yemekler yemeyin, sıcak süt için.
Uyumadan önce rahatlatıcı bir banyo yapın.
Kafanızı meşgul eden bir şey varsa yazıya dökün veya konuşup hemen o anda çözün.
Gözlerinizi kapatın ve uykuyu düşünün.
Uyanırsanız yatakta kalmayın, kalkın ve bir şeyler yapın. İhtiyaç duyarsanız, yatağınıza gidin.
Derinlemesine rahatlama:

Etkin rahatlama: Zihni rahatlatmak için, yoga, esneme ve gevşeme hareketleri, derece derece artan rahatlama egzersizleri, meditasyon, kendi kendine hipnoz ve ritmik solunum.
Edilgen rahatlama: Bedeni rahatlatmak için. Yumuşak masaj, reflekroloji, aromaterapi gibi teknikler.
Stresle Başa Çıkabilmek İçin Bedeni Sağlıklı Ve Zinde
Tutmanın Yolları

Fiziksel stres tepkisi, gövdenin acil eylem için vites büyültmesidir.

Erken uyarı sinyalleri: Hızlı solunum, ağız ve gırtlak kuruluğu, nemli ayalar, sıcaklık hissi, gergin kaslar ve hazımsızlık gibi belirtilerden herhangi birisi stresin sinyalidir. Bu durumda bilinçli bir şekilde sakinleş-meye çalışın. Bu mümkün değilse, sizi stresten uzaklaştıracağına inandığınız şeyler yapın. Stresin nihai bedeli gövdenizin işlevini yitirmesidir. Ayrıca davranışlarınızda meydana getireceği düzensizliklerle çevreniz ile iletişim kurmanızı engelleyici durumlar ortaya çıkarabilir. Örn: Çok çabuk sinirlenmek gibi.

Sağlıklı beslenme rejimi için 6 kural:

Daha çok rafine olmayan yiyecekler yiyin. Hiçbir şeyi alınmamış ürün. Kepekli buğday ekmeği gibi. Bu tür yiyecekler kabızlığı gidermenin yanında kandaki kolesterol miktarını düşürür ve midenin sindirim hızını da azaltır.
Pişirme işlemini en azda tutun. Yiyecekleri pişirmek bazen besleyici değerlerinin yok olmasına yol açar.
Yağlara dikkat edin. Çok fazla yağ egzersiz yapmama durumunda fazla kilolara neden olur. Yağı çeşitli kaynaklardan almaya özen gösterin.
Şeker ve tuzu azaltın.
Vitaminler ve mineraller. Dengeli bir rejim için düzenli bir şekilde mineral ve vitaminleri almalısınız. Özellikle stresli durumlarda gövdenizi B vitaminiyle destekleyin.

Çok su için. Stresin fizyolojik özelliklerinden biri de su kaybı ve kanın koyulaşmasıdır. Bu da cildin kötü beslenmesine ve sindirim bozukluklarına yol açar.
Dışarıda Yemekle İlgili Öneriler:

Eğer mönüde vejetaryen yemekler varsa bunları tercih edin. Daha sağlıklı ve ilginç olurlar.
Tatlı yerine taze meyveleri tercih edin.
Yemeği nasıl yersiniz?

Yavaş yeyin, acele ettiğiniz ölçüde sisteminize sorun eklersiniz.
Başka biriyle birlikte yeyin. Konuşmak yeme hızını azaltmak için iyi bir yoldur.
Sık sık atıştırmak yerine düzenli yemek yeyin.
Yemek için müsait bir ara verin.
Yemek yerken oturun.
Kendinizi yemekle ödüllendirirken dikkatli olun.
Sağlıklı hayat için tavsiyeler:

Spor yapın.
Dayanıklılık için egzersizler: Koşma, ip atlama vs.
Güçlülük için egzersizler: Jimnastik
Esneklik için egzersizler: Yoga
Sigara ve alkolden uzak durun.
Haplar ve ilaçların dozu: Mutlak ihtiyaç olmadıkça haplardan uzak durun.
6 ) Kontrollü Kalmanın Yolları

Olumlu düşünme için altın kurallar:

Başarıyı kabullenin.
Genellemelerle değil o duruma has şeylerle uğraşın.
En kötü korkularınızın gerçekleşme ihtimalini gerçekçi olarak değerlen- dirin.
Olabilecek en kötü senaryoyu düşünün.
Elinizden gelenin en iyisini yapın ve neticeyi kabullenin.
Kesinlik taşıyan şeyleri amaç edinin.
Olumsuz düşünceleri içinde bulunduğunuz çevre şartlarına göre değerlendirin.
Neyin yanlış olduğundan çok neyin doğru olduğu üzerinde yoğunlaşın.
Kendinize şöyle sorun: “Bu beni niye üzüyor?”
Olumlu düşünceden çok fazla şey beklemeyin.
Egonuzu nasıl desteklersiniz?

Başarılarınızı duyurun.
Başarılarınızı kutlayın.
Kendinize ödüller verin.
İyi yanlarınızın listesini çıkarın.
Başarılarınızı kaydedin.
Performansı tam ve doğru değerlendirmek:

Her olumsuz noktayı olumlu bir noktayla dengeleyin.
Yapıcı eleştiriden yararlanın.
Başarılar kadar başarısızlıkları da paylaşın.
Düzeltmeniz gereken şeylerin farkında olun.
Her hatadan çıkarılacak bir ders olduğunu unutmayın.
Kontrolü yeniden kazanmak:

Kendinize şöyle sorun: “işler bir parça daha iyi gitseydi durum nasıl olurdu ?”
Yapabileceğiniz bir şey olup olmadığını araştırın .
Stresli olduğunuzda beklentilerinizi azaltın.
Tıpkı bir oyuncu gibi performansınızı prova edin.
UNUTMAYIN:Durumun kendisi değil, sizin bakış açısı stres vericidir.
Başkalarına Destek Vermenin, Destek Oluşturma
Ve Kullanmanın yolları:

Destek haritası çıkarma:

Kendinizi desteklemenin yolları ve araçların tespit edilmesidir.
Desteklerinizin sayısı arttıkça, problemlerle başa çıkabilme yolun-da daha iyi donanmış olursunuz.
Destek haritası çizmek, sahip olduğunuz (ya da olabileceğiniz) destekleri görmenize yardımcı olur.
Kendinize sosyal, psikolojik ve fiziksel destekler bulun.
Desteği geliştirmenin yolları:

En önemli destek kaynağı kendinizsiniz.
Kendinizi söylediklerinizle destekleyin. Bu sizi cesaretlendirecektir.
Kendinizi destekleyen alışkanlıklar geliştirin. Nelerin sizde baskı ve endişeye yol açtığını bulun.
Başınıza dert açan alışkanlıklardan kurtulun. Bunun için şunları yapabilirsiniz.
Kendinizle bir anlaşma yapın ve anlaşmaya uyduğunuz sürece kendinizi ödüllendirin.
Alışkanlığı bırakmanın sonuçlarını göz önüne getirin.
Kısa bir süre için alışkanlığınızı bırakmayı deneyin.
Bir kez tam olarak bıraktığınızda bir daha dönmemeye çalışın.
Alışkanlığı bırakmaktan dolayı acı çekmeyin ve kendinizi ödüllendirin.
Başkalarından destek arayın.
İttifaklar kurun. Bu çevrenizden yararlanmada kullanılan özel bir terimdir.
Bir danışmanla konuşmayı deneyin.
Her şey sizin için bir destek kaynağı olabilir.
Unutmayın, “Ne giyerseniz osunuz.” Giysileri hemen etki yapan beden dilinizin bir parçası olarak kullanmayı aklınızdan çıkarmayın.
Hobiler ve günlük alışkanlıklar edinin.
İş, dinlenme ve eğlenceyi unutmayın.
Evcil hayvanları bir destek kaynağı olarak görün.
Rahatlayabileceğiniz bir yeriniz olsun.
Nasıl destek oluruz:

Destekleyici olun, boş bir onaylayıcı değil.
Pratik ve duygusal destekler önerin.
İnsanlara ilerlemeleri için destekleyici olun.

Yazar : Peter E. Makin-Patricia A.Lindley

Yayınevi : Rota

 

 
GELİŞİM CİTY - HOŞGELDİNİZ
 
OLUMLAMALAR
 
OLUMLAMA CÜMLELERİ
Çevrem tarafından,
bilerek ya da bilmeyerek
alt ve üst bilincimde
oluşturulmuş tüm negatif
ve gereksiz kodlamaları,
düşünce kalıplarını
iptal ediyor, yerlerine bütün
olmak bilincini
sevgiyle birlikte
yerleştiriyorum.

*

Bilerek ya da bilmeyerek
alt ve üst bilincimde
oluşturduğum tüm gereksiz
ve negatif düşünce kalıplarımı
iptal ediyorum. Bunların yerini
sevgiyle dolduruyorum.
-
Ben evrenin sonsuz bolluk ve
bereketiyle doluyum, sonsuz
bolluk ve bereketimi tüm
çevreme ve ihtiyacı olanlara
kolaylıkla yayıyorum.
-
Ben bu gün sevgiyle doluyum,
sevgiyi tüm çevreme ve ihtiyacı
olanlara kolaylıkla yayıyorum.
-
İşime kolayca odaklanıyorum
ve verimli çalışıyorum.
-
Kendimi her zaman ve her yerde
özgürce ifade ediyorum.
-
Ben daima; en doğru kişiye,
en uygun anda, en doğru
sözcüklerle, davranışlarla
ve sevgiyle kendimi ifade
edebilmeyi seçiyorum.
-
Bu gün ve her gün sağlığım
durmadan daha iyiye gidiyor.
-
Bu gün kendimi sevgiyle
ifade etmeyi seçiyorum...
-
Evrenin sonsuz bolluk
ve bereketi içindeyim...
-
Ben kendimi tam olduğum
gibi seviyor ve kabul ediyorum.
-
Farkında olarak ya da olmayarak
kendimde yarattığım tüm
engellemeleri iptal ediyorum.
Yolumun Tanrısal ışık ve
sevgiyle açılmasını talep ediyorum.
-
Zihnim ve bedenim kusursuz bir
dengede. Sağlıklı ve uyumluyum.
-
Geçmişi affediyorum ve serbest
bırakıyorum.
OLUMLAMALAR
 
Ben Pozitif enerjiyi
sevgiyle kabul ediorum.
Benimle çalışmasına
derinden izin veriyorum.
Bolluk, aşk, sevgi, sağlık,
başarı, mutluluk benim
hakkım. Tüm bunları
kendime çekiyorum.
Ve bedenimi sarmalarına
derinden izin veriyorum.
Kıskançlık, korku , endişe,
güvensizlik ve tüm
olumsuz düşünceleri
iade ediyorum ve bu
tür duyguları
kesinlikle
kabul etmiyorum.
Pozitif enerjilerle
uyumlanıyorum.
Güzel Sözler
 
Kimse dağlara takılıp düşmez.
ufak şeyler dengenizi bozar.
Yolunuzdaki ufak şeyleri geçin
bir dağ geçtiğinizi görürsünüz.
 

-GELİŞİM CİTY-

Gelişim City hakkında Şikayet, görüş ve önerilerinizi iletişim bölümünden mesaj olarak gönderebilirsiniz.. GELİŞİM CİTY YE GÖSTERMİŞ OLDUĞUNUZ İLGİDEN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİZ.

-KİŞİSEL GELİŞİMİN PAYLAŞIM MERKEZİ-